9 Nisan 2015 Perşembe

Var Olmak

Filozof Moris Blondel:
Hareket ediyorum, lakin hareket nedir bilmiyorum. Yaşamak istiyor değilim. Kim olduğumu, hatta var olduğumu hakkıyla bilmiyorum. Bende dalgalanan bu varlık yansıması, bu bir gölgenin silik ve yakalanmaz hareketleri, işitiyorum ki bunlar kendilerinde ebediyen ağır sorumluluklar taşıyorlar; deniliyor ve hatta hayatım pahasına yokluğu ele geçiremem;çünkü o artık benim için yok olmuştur. Demek ki hayata mahkum oldum, ölüme mahkum oldum, sonsuzluğa mahkum oldum! Nasıl ve ne hakla? Bunu önceden ne bilmiş, ne de istemiştim.

Yukarıdaki metin Nurettin Topçu'nun Var Olmak isimli kitabından bir bölüm...
Hayatı ve varlığı sorgulayan, varlık içinde bireyin konumunu bulmaya çalışan bir aklın çözümlemelerinin bir özeti...

Var olmanın getirdiği sorumlulukla, düşünerek yaşamak zorunda insan... Oysa insanlık ilerledikçe düşünce geriliyor...
Uygarlık ilerledikçe vahşet, şiddet, katliamlar, adaletsizlikler, hukuksuzluklar azalmalı değil mi?
Evet, ama azalmıyor artıyor...
Eğer "varlığa mahkum" isek, bu varlığı kavgalarla, adaletsizliklerle, vicdansızlıklarla, zulümle, ötekileştirmelerle ve hatta insan, hayvan, bitki ayırmadan "bütün varlığa" saygısızlıklarla kirletmek, düşünen insanla nasıl bir araya gelebiliyor?

"Düşünüyorum, o halde varım"la özetlenmişse insan olmanın sırrı, şu an yeryüzünde var olan insanların sığlıkları, düşüncesizlikleri, haksızlıkları, zulümleri, ego bataklığında çırpınmaları "insan olmanın sırrıyla" nasıl bağdaşıyor?

Bahtiyar Vahapzade'nin bir eserinin adı "Nereye Gidiyor Bu Dünya" idi... Durup düşünen kaç kişi: Nereye gidiyor bu dünya?...
Umutlu olmamız gereken sebepler sürekli ortadan kaldırılıyor...

Cehalet, zulüm, haksızlık ve mazlumların ahı kıtalar dolaşıyor... Afganistan'dan Libya'ya, Yemen'e, Irak'a, Suriye'ye, Doğu Türkistan'a ve adını sayamayacağımız birçok yere...

O halde, insanlık nereye gidiyor?
"Bu ifritten suali" hangi terazi tartabilir?
"Hak adına" yollara çıkanların, "haksızlıkla" yoldaş olmasını hangi varlık felsefesi izah edebiliyor?
"Habil-Kabil" örneği mi?
Belki...

Güç kavgası, kıskançlık...
İnsanın zavallı yanları ve yaraları...

Yine de var olmanın dayanılmaz hafifliğini/güzelliğini hissedenler, "iyinin ve iyiliğin ya da adaletin, mazlumun, masumun, mağdurun, yoksulun, çaresizin, yetimin, öksüzün, her türlü sömürüye maruz kalanların, emeklerinin karşılığını alamayanların yanında olarak veya yarasını sarmaya çabalayarak" umut mayalayabilir insanlık denizinde...

***
Per aspera ad astra!
Her türlü engele rağmen yıldızlara ulaşma idealiyle yaşamak...