1 Şubat 2015 Pazar

Gördüklerimiz/Göremediklerimiz ve Demokrasi

İnsan doğuştan aidiyetlerle doğar...
Sonra öğrendikçe ya aidiyetleriyle devam eder veya yeni aidiyetler edinir...
Ve bu aidiyetler, fikr-i sabitlere dönüşebilir, ideolojik tutsaklıklara dönüşebilir...
Aidiyetler insanın varoluştan getirdiği birtakım özellikler gibidir: Farklılıkların birbirini tanıması için yararlı bir işlevi vardır...
Ancak, tutkuya ve bağnazlığa dönüştüğü zaman toplumu felaketlere sürükleyebilir...
Doğrularımızı başkalarına dayatma aşamasında tehlike başlıyor...
Oysa farklılıklardan "ortak iyiye" ulaşabilme becerisine demokrasi deniyor...
Demokrasi, "müsademe-i efkar"a müsaade ettiği için demokrasidir...
Farklı fikirlerin yaşama hakkı yoksa, orada demokrasi yoktur...
Aidiyetlerin, düşüncelerin dogma haline getirildiği ve tartışılamadığı; inanılması istenilen "doğruların" buyruklarla topluma empoze edildiği zeminlerde demokrasinin esamesi okunmaz...
Resimdeki fil hikayesi yeterince şey söylüyor...
Herkes fili yani demokrasiyi kendi görebildikleriyle/hissedebildikleriyle ya da göremedikleriyle yorumladığında, özden uzaklaşılıyor ve ayrıntılarda kaybolma durumu ortaya çıkıyor...
"Ağaçlar yüzünden ormanı görememe" durumu...
Batının demokrasilerinin nasıl işlevselleştiği üzerinde yoğun düşünmek gerekiyor...

Per aspera ad astra!