A.Şerif İzgören anlatıyor
(SBF KAMU90 Grubu'na teşekkürle...)
"İzgören&Akın'a toplantıya gideceğim. Baktım geç kalma ihtimalim var,bindim bir taksiye,muhabbetçi bir arkadaş. O anlatıyor ben dinliyorum.Tam işyerinin önüne geldik. Ankara'da Bakanlıklar. Diyelim ki taksi parası 9.75 TL tuttu, ben 10 TL uzattım. Hani hepimizin yaşadığı sahne vardır ya, taksici üstünü arıyormuş gibi yapar, siz de para üstünü alabilmek için bir ayak dışarıda, inmemek için debelenirsiniz. Tam o sahne olacak. Şoför, para üstü var mı diye aranmaya başladı.
"Üstü kalsın kardeşim" dedim. Döndü bana doğru "Vaktin varmı ağabey ?" dedi.
"Evet" dedim (tek ayağım hala dışarda). Dörtlülere bastı, trafik dört şerit akıyor, indi araçtan. Önde bir büfe var. Gitti oraya,bir şeyler konuşup geldi. Bana 25 Krş. uzattı. Belli ki para bozdurmuş.
"Birader" dedim, "9.75 değil, 10.50 yazsa ister miydin 50
kuruş benden?"
-Ne alacağım ağabey 50 kuruşu
-Peki niye gittin 25 kuruş için o kadar uğraştın. Üstü kalsın
demiştim. Döndü bana,attı kolunu arkaya :
-Vaktin var mı ağabey
-Var!
-Çek kapıyı o zaman.
Muhabbetçi bir taksici ile karşı karşıyayız. 5 dk. konuştuk. İngiltere'de profesöründen, bilmem kiminden eğitimler aldım. O taksicinin 5 dk.da öğrettiklerini, İngiliz hocalar haftalarca verdikleri derslerde öğretemediler.
-Ağabey biz Keçiören'de 5 kardeşiz. Babam çiftçiydi benim, günlük yevmiyeye giderdi; artık inşaat falan bulursa çalışır gelir, o gün iş bulamamışsa, biz eve gelişinden, yüzünden anlardık. Durumumuz hiç iyi olmadı. Akşam yer sofrasında yemek yerdik. Yemek bitince babam bize "Durun kalkmayın" derdi. Önce dua ederdik sonra babam bize sofrada konuşma yapardı.
"Aha" dedim,"Bizim meslek,seminerci”.
-Ne anlatırdı baban?
- Hayattta nasıl başarılı olunur ?
O gün inşaata çağırmazlarsa eve para getiremiyor, sonra çocuklara hayatta başarı teknikleri anlatıyor.
-Babam işe gidince büyük ağabeyimiz onu taklit ederdi, delik bir çorapla pantolonun ceplerini çıkarır, dört kardeşi karşısına alıp "Dürüst olun, evinize haram lokma sokmayın" diye anlatırken , biz de gülerdik. Annem kızardı, "Babanızla alay etmeyin. O, hem dürüst hem de çalışkandır" derdi. Yan evde iki kardeş var, onların babası zengin. Babaları kahvehane işletiyor, ama adamda her numara vardı, kumar falan oynatırdı. Bizim yeni hiç bir şeyimiz olmadı, hep o ikisinin eskilerini kullandık. O amca mahalleden geçerken biz 5 kardeş ayağa kalkardık, çünkü bize bahşiş verirdi. Babam eve gelince ayağa kalkmazdık. Çünkü hediye, para falan hak getire. Ağabey biz babamı kaybettik. Altı ay içinde yandaki baba da öldü. Yandaki baba iki çocuğa 5 katlı bir apartman, işleyen kahvehane, dövizler ve araziler bıraktı.
-Bizim baba ne bıraktı biliyor musunuz?
-Ne bıraktı?
-Bakkal veresiyesi ve konuşmalarını bıraktı: "Evladım işinizi dürüst yapın, hakkınız olmayan parayı almayın..." falan filan.
Ağabey aradan 15 yıl geçti, diğer 2 kardeş cezaevindeler, ne ev kaldı ne kahvehane. Aile dağıldı.
Biz 5 kardeş, beşimizin Keçiören de taksi durağında birer taksisi var hepimizin birer ailesi, çoluk çocuğu, hepimizin birer dairesi var. Geçenlerde büyük ağabeyimiz bizi topladı ve dedi ki :
"Asıl mirası bizim baba bırakmış."
Hepimiz ağladık. 5 kardeş taksiciliğe başladığımızdan beri, taksimetrenin yazmadığı 10 kuruşu evimize sokmadık. Her şeyimiz var Allah'a şükür.
Çok duygulandım, veda ettim...
Çocuğunuza ne araba bırakırsınız, ne ev, ne de başka bir miras. Evlada sadece değer yargıları bırakırsınız. Bakın iki baba da evlatlarına farklı değer yargıları bırakmışlar.