30 Haziran 2015 Salı

Türkiye'nin asıl sorunu ve Lady Gaga'nın Gagası

Türkiye'nin asıl sorunu aydınlarının, sanatçılarının, yazarlarının ve sözde okuyup
yazanlarının iki yüzlülüğüdür. Önceki gün "onur yürüyüşü" adı altında bir yürüyüş yapıldı. Ramazan ayının seçilmesi açık bir provokasyon herşeyden önce. Polisin gereksiz yere sert müdahale etmesi de, konuyu tam yürüyüşü düzenleyenlerin istediği yere götürdü ve yürüyüş dünya kamuoyuna yansıdı. Bu yansımanın sembol ismi de Lady Gaga oldu ve o da twitter hesabından Türkiye'yi gagaladı... Twitter'daki 48 milyon takipçisine Türkiye'yi şikayet etti. Kuşkusuz iyi olmadı...
Ama...
Batıda demokrasi ve hukuk kendi insanları için çok ileri düzeyde var, örnek alınmalı elbette. Bu ayrı bir konu. Ama Batının veya Batılıların Türkiye'nin kadim değerlerinin hayrına hiçbir şey söylemeyeceğine ve yapmayacağına da inanıyorum. A. Necad, İran Cumhurbaşkanı olarak ABD'ye gitmişti. Orada bir üniversitenin konferansında konuştu. Kendisini müthiş aşağıladılar ve sorular sordular. Sorulardan birisi de şuydu: İran'daki lgbt'lerin hak ve özgürlükleri yok, siz despot bir adamsınız! A. Necad da beklendiği şekilde bocalamış ve saçma sapan bir yanıt vermişti. Diyememişti ki, "Amerikanın/Batının kanlı elleri dünyanın üzerinde dururken, Aganistan'dan Sudan'a bütün coğrafya sizin sayenizde kan gölüyken ve sadece Irak'ta 3 milyondan fazla insan ölmüşken, siz bana bu soruyu soramazsınız. İnsanların yaşam hakkını elinden alanlar bana bu soruyu soramaz." Bunca katliam, cinayet, savaş, terör şu anda en azından Suriye'de, Doğu Türkistan'da, Irak'ta, Gazze'de, Afrika'da gırla giderken sözde uygar dünya neden izliyor? L. Gaga neden dünya kamuoyuna hergün mesaj vermiyor? Ve neden belli konularda gagasını açıyor? Ve Gaga sadece temsili olarak öne çıktı bu yürüyüş sırasında. Genelde Batılıların çoğu aynı tavır ve tutum içerisinde...
***
Hak hukuk meselesi ayrı. Anayasa'da herkesin hakkı ve hukuku tanımlanmıştır, ayrımcılık yapılamaz. Fakat, neden bu tür yaşam biçimleri "kamusallaştırılarak" özendiriliyor? Çok mu tercih edilmesi gereken bir yaşam tarzı bu? Ünlü sanatçı Özdemir Erdoğan, Türkiye'de Zeki Müren gibi sanatçıların çok kötü bir "rol model" olduğunu söylediğinde, adamı resmen linç ettiler. Oysa adamın söylediği şey çok farklıydı: "Herkesin tercihi kendine. Ama bu yaşam tarzının çocukların, gençlerin tercih etmesi gereken bir yaşam tarzı olamsı gerekiyormuş gibi empoze etmek; propagandasını ve reklamını yapmak yanlıştır..." Adam bunu söylemek istiyordu. Bir ara TV'lerde hep F. Ürekler falan vardı. Türkiye'de ortalama "sanatçı" profilinin temsilcisi olarak mı kabul edeceğiz bu insanları? Neyse, işin sosyo-psikolojik boyutlarına daha fazla girmeyeyim, şimdi beni de linç ederler...
***
Diğer bir nokta:
Oraya katılanlar LGBT'den daha çok PKK'lı terör grupları başta olmak üzere, sanki bütün yeraltı örgütleri ve bazı yazarlar, sanatçılar vs. idi. Siz şimdi bu sözde "hak" ve "onur" yürüyüşünün gerçekten iyi niyetli olduğunu söyleyebiliyor musunuz? Hükümeti eleştireyim derken, Türkiye'yi dünyada yıpratmaya yönelik her eylemi, her gelişmeyi alkışlamak ve bayraklaştırmak "aydın sorumluluğuna" mı giriyor? Özgürlük savaşçılığı mı oluyor?
***
Gelelim yıllardır beni kahreden soruya:
Bu tür yürüyüşlerde birleşenler, "hak ve özgürlük savaşçıları" neden kendilerine göre "ötekilerin" hak ve özgürlüğünde piyasada hiç görünmediler ve görünmüyorlar? Soruyu daha fazla özelleştirmeden, herkesin canını yakan bir sorun genelinde sormak istiyorum aslında. Mesela, Türkiye'nin 30 yıllık bir terör belası var. Hadi şimdi iktidara kızıyorsunuz. Eleştirebilirsiniz bu hakkınız. Ama bu sorun 30 yıllık... 30 yılı da aşan terör yılları... Bu sadece mevcut iktidar döneminde yaşanan bir sorun olmadı ki...
Dağ gibi generallerimiz, albaylarımız, yarbaylarımız, binbaşılarımız, yüzbaşılarımız, üsteğmenlerimiz, teğmenlerimiz, assubaylarımız; kınalı kuzularımız mehmetçiklerimiz, polislerimiz; öğretmenlerimiz, mühendislerimiz, korucularımız; bebekler, çocuklar, kadınlar, gençler 30 yıl boyunca şehit edilirken, katledilirken, bölge teröre boğulurken hep devlete saldırdınız, Türkiye'ye saldırdınız. Bir gün dahi terörü ve teröristi eleştirdiniz ve sokağa çıktınız mı?  Bölge insanımız terör kıskacında perişan edilirken söyleyecek hiç sözünüz yok mu? Terör, sizi içten içe mutlu mu ediyor? Devlet eleştirilebilir bir aygıttır. Elbette hepimiz eleştiriyoruz politikaları, uygulamaları. Ama peki sizden neden birgüne bir gün terörü "kınayan" bir cümle duymadık, duymuyoruz...
Bu cinayetleri bir eleştirseydiniz, "böyle hak aranmaz" deseydiniz...
***
Üst komşumun evinde bir şehit binbaşı fotoğrafı asılı. Bakmaya kıyamayacağınız bir adam, bir kahpe kurşunla şehit olmuş. Geride iki çocuk, bir eş ve yıkılmış hayatlar...
Bu sessiz ve onurlu insanlar için de bir sesinizi duysaydık da, "gerçekten bu insanlar samimiyetle herkesin hakkına ve hukukuna sahip çıkıyor" diyebilseydik...
Hep "şehit edebiyatı yapma" diyerek insanlar susturuldu ve bugün sorun nerelere geldi...
***
Türkiye'de herkesin hakkı ve hukuku teslim edilmelidir. Anayasa zaten bunu garantiye almış. Uygulamadaki sorunlar düzeltilmeli. Avrupa Birliği standartlarında bir hukuk ve demokrasi her yurttaşın hakkı kuşkusuz. Bu konularda sorunlarımız var, bunlar elbette düzelecektir.
Ancak, aydınlar samimi olmadığı sürece ve hep "istediklerinin, seçtiklerinin" hakkını savunduğu sürece hiçbir şey düzelmez. Genel olarak demokrasi ve insan hakları herkes için savunulmalı; yıkıcı ve bölücü etkinliklerde kendini paralamak kişiyi "aydın" yapmıyor...
Bu saptama her kesim için geçerli.
Sağcısıyla, solcusuyla, liberaliyle, muhafazakarıyla herkes, herkesin hakkını ve hukukunu savunmadıkça bu ülke huzuru zor bulur.
Herkesin önceliği Türkiye'nin birliği ve bütünlüğü olmalı; herkesin eşit hak ve hukuktan yararlanması olmalı...
Ve, aydınlar iki yüzlülüğü bırakmalı ve gerçekten aydın olduklarını göstermeliler... Bu ülke için can veren, hayatları kararan ve geride hayatları kararmış insanlar bırakanları gündemlerine almadıkları sürece; her türlü teröre ve teröriste karşı durmadıkları sürece boşuna çabalamasınlar...
Ne söyleseler boş...
En azından benim için...
Per aspera ad astra!