25 Şubat 2014 Salı

Neden bu kadar çıkarcı ve saygısız olduk?

Herkes insan olarak yaratılıyor...

Bir süre sonra dışı hep insan kalıyor ama içi sürekli evrim geçiriyor...
İnsan olarak doğmak önemli, ama insan kalmak hepsinden önemli...
Başkalarının değerlerini değersizleştiren, kendi değerlerinin değersizleştirilmesi hakkını başkalarına vermiş demektir...
Almanya'da yaklaşık 3 yıl kaldım... Diğer birçok Avrupa ülkesini de gezdim...

Birçok "gavurla" tanıştım, ancak kendi memleketimde gördüğüm "gavurlukların" binde birini onlarda görmedim... (Kimseye de gavur diyerek ötekileştirmiyorum bu arada, malum deyim olarak kullandım.)
Müthiş insanlardı onlar... 
Saygılı...
Kimsenin dinine, diline, cinsiyetine, etnik kökenine bakmadan herkese saygılı davranıyorlardı...
İnsandılar onlar...
Ama isimleri Jone, Klaus, Beatrice, Barbara olabiliyordu...
Kul hakkına azami dikkat gösteriyorlardı...
İnsanların kırılabilceği sözler ve davranışlardan özenle kaçınıyorlardı...
Ama kendi memleketimde, bunca senelik ömrümde gördüğüm şu:
Ye kürküm ye...
Makama, güce ve ranta endeksli bütün davranışlar...
Yani "tamam sana saygı göstereyim ama bana ne yararı olacak, senden hangi çıkarı elde edeceğim" bir davranış ilkesi haline gelmiş...
Bir de mevsimlik karakterler var ki, onlar da rüzgar hangi yönden güçlü eserse kendisini o güçlü rüzgarların kollarına bırakıp, kimlik ve kişiliklerini yerle bir ediyorlar...
Kim bunlar?
Etrafınıza dikkatli gözlerle üç beş saniye bakarsanız ne kadar çok sayıda olduklarını görürsünüz...
Veya sosyal medya (facebook-twitter) sayfalarına birkaç saniye göz atarsanız...

Peki Mevlana, Yunus, Hacıbektaş'ın bize aktardığı değerler bunlar mıydı?
"İncinsen de incitme", 
"Yaradılanı sev, Yaradandan ötürü", 
"Kim olursan ol, ne olursan ol gel... Kimseye umutsuzluk karanlığında kaybolmak yok..." diyen bu sesleri neden içselleştiremedik?
Karşılıksız ve beklentisiz birbirimize ve değerlerimize saygıyı öğrenemediğimiz sürece, birimizin yaşadığı azap mutlaka ötekine bulaşacaktır...
Aynı güneşin, göğün altındayız, aynı havayı soluyoruz...
Hayat yolculuğunda vicdanımızla başbaşa kaldığımızda mahcup olmamak dileğiyle...
Bu verdiğim rahatsızlık sadece iyiliği arayanlara, yalanın ve aidiyetlerin kölesi olmayanlara, empati kurabilenleredir...
Küçük bir duygudaşlık rahatsızlığı:)
Mazur görülür umarım...

Per aspera ad astra!