15 Aralık 2013 Pazar

Kötülük Bildirgesi

   “Kötülük” ve “iyilik” kavramları üzerine düşünme fırsatı bulabiliyor muyuz?

Nazan Bekiroğlu, kitaplarından “La” da, insanın yeryüzü yolculuğunu anlatıyor… Başlangıç ve süreç…
“İyi” Habil ve “kötü” Kabil’le başlayan insanlığın kavgasını anlatıyor…
İnsanlığın ilk günahı ve kötülüğü "hased/kıskançlık/çekememezlik" hikayesi...
Ve bir yerde “kötülük bildirgesi” diye bir ifade kullanıyor ki, bana çok çarpıcı ve ilham verici geldi…
Şöyle bir otursak, “kötülük” diye tanımladığımız şeylerin listesini yapsak (mı?)…
Başta, bireysel yaşamımızı ilgilendiren, karakter yapımızı ilgilendiren boyutlara, sonra topluma ve sonra da bütün insanlık evrenine uzansak…
Tembelliklerimiz, vurdumduymazlıklarımız, kaygısızlığımız, bencilliğimiz, hasetliklerimiz, anlamak istemeyişimiz ve “empati” fukarası olarak yaşamamız…
Özverili yaşam felsefesini, “kul hakkını”, “adaleti”, insan onuruna saygıyı, emeğe ve alınterine saygıyı; yetimi, dulu, kimsesizi unutmamız…,
Bu kimseleri, sadece ve sadece “sosyal faaliyet” için hatırlamamız…
Bazen, her türlü yapaylıkla sırıtan “alçak gönüllülük” gömleği giymiş "kibir abidelerini" andırmamız…
"İyilik yaparken, kötülük yapmak..."
İyilik yapıyormuş gibi maskeler takınmak...

***

Derler ki, bireysel olan kötülükler bir yerde göz ardı edilebilir de, topluma yönelik olanlara affedilmez… 
Kim der?
Geleneklerimiz, tarihimiz, kültürümüz, inancımız… Bizi biz yapan değerler böyle söyler…
Söyler de, her konumdaki yönetici, politikacı, toplumsal nüfuz sahibi, etkili ve yetkili kişi ve kurumlar işlerini doğru yapmaz…
Hakka hukuka uygun davranmaz. Yalancıya, talancıya, hırsıza çalışır…
Ama bizden ses çıkmaz…
Çünkü onlar bizdendir, sokağımızın, mahallemizin, semtimizin, şehrimizin çocuklarıdır…
Yerel düzeyde ve ulusal düzeyde;
Siyasal ya da ideolojik kabilemizin şefleridirler, üyeleridirler, neferleridirler…
Obamızın ve ovamızın ulu ve yüce kişileridir onlar… 
“Seçilmiş” ve “seçkindirler...”
"Atanmış" da aslında "seçilmişlerdir" onlar...
“Tüyü bitmemiş yetim hakkı” nedir ki onlar için…
Devletin ve milletin parası nedir ki?
Aramızdalar, toplumun içindedirler...
Ekranlarda, gazetelerde, bürokraside, karar alma süreçlerinde...
Onlar, heryerde ve her türlü "manipülasyon yeteneği" ile donanmış durumdalar...
Kötülüğü yaparlar, siz "cılız mı cılız bir tonla" "-Ayıp, kamu yararı" falan dersiniz de duyan olmaz...

***

Mademki, minareyi çalmaya niyetlendiler… Onlar için kılıf bulma diye bir sorun yoktur…
Çin’den (Bu aralar Çin’de en kötü yüzüyle gündem de ama) maçinden, Avustralya’dan ve hatta Papua Yeni Gine’den bile kılıf bulacak maharetlerle donatılmışlardır…
Evet, sessizliğimiz topluma karşı en büyük kötülüğümüz değil midir?

“Kötülük Bildirgemiz”in  en önemli maddesi de bu olsun…
Mademki kötülüğü sessizliğimizle destekliyoruz… 

Kötülük Bildirgesi-madde 1: 

O halde, “iyiler” ve “iyilik mikrofonlarını” susturmak, dışlamak, ayrıştırmak birinci vazifemdir
Kötülüklere ve kötülük kaynaklarına desteğe devam (?)…

Yaşasın kötülerimiz!
Sonuçta onlar bizim iyi "kötülerimiz..."
Ehveni şer... Sonuçta herkes kötü değil mi?
O halde yaşasın tabii ki "kötülerin iyileri..."

     Böyle diyelim ve böyle davranalım mı?…
     (Hepimiz mi kötüyüz yoksa?)

(2010 yılından kalan bir yazı... Yurttaşsız Demokrasi'deki yazılardan seçmeler...)
Per aspera ad astra!