27 Haziran 2011 Pazartesi

MOBBİNG NE OLA Kİ?

(Bu yazı daha önce Yenimeram Gazetesi'nde yayınlandı.)
Lisans derslerinde zaman zaman atölye çalışmaları yaparak demokratikleşme, bireycilik, insan hakları ve kişisel gelişim konularında öğrencilerimizle “beyin fırtınası” kabilinden fikir alışverişinde bulunmak çok yararlı sonuçlar ortaya çıkarıyor. Geçen hafta bir öğrencimin (Simge’ye yapmış olduğu verimli çalışma için teşekkür) küçük bir araştırması epey ilgi gördü. Öğrencilerimin de tanık oldukları ve yaşadıkları olaylar anlatılınca bu konuda bir şeyler yazmanın iyi olacağını düşündüm. Çünkü, ister üniversite, ister merkezi yönetim isterse yerel yönetimde veya özel sektörde çalışalım hepimiz bir biçimde bu tür olaylara tanık olabiliyoruz. Bu nedenle yeterli bilinçlenme ve kamuoyu oluşturulması için Mobbing konusu ne kadar çok tartışılırsa o kadar iyidir. Twitter’daki dostlardan öğrendiğime göre 100’den fazla lisansüstü tez yazılmış bu konuda.



'Mobbing' in sözcük anlamı, psikolojik şiddet, baskı, kuşatma, taciz, rahatsız etme veya sıkıntı vermektir.' Mobbing özellikle hiyerarşik bir yapılaşmanın olduğu gruplarda, zayıf bir kontrolün olduğu örgütlerde güçlünün altta kalanlara psikolojik yollardan baskı yapmasıdır. Son dönemde sosyoloji ve hukuk başta olmak üzere çeşitli alanlarda disiplinler arası çalışılan bir konu haline gelmiştir. Mobbing duygusal bir saldırıdır. Kişinin, “saygısız ve zararlı” bir davranışın hedefi olmasıyla başlar. İşverenin “ima, alay ve karşısındakinin toplumsal itibarını düşürme” gibi saldırgan bir ortam yaratarak onu işten çıkmaya zorlamasıdır.



Kişiye yönelik, yaş, ırk, cinsiyet gibi herhangi bir ayrımcılık olmadan, taciz, rahatsız etme ve kötü davranış yoluyla herhangi bir kişiye yönelen saldırganlıktır. Kişiyi iş yaşamından dışlamak amacıyla kasıtlı olarak yapılır. Yakın zamanda A.B.D.’de 9,000 kamu çalışanı üzerinde yapılan araştırmada, kadın çalışanların %42’sinin, erkek çalışanların ise % 15’inin son iki yılda zorbalığa uğradığını, bunun kayıp zaman ve verimlilik açısından 180 milyon dolara mal olduğu hesaplanmıştır. (Bu ve benzeri konularda geniş bilgi için: http://www.taciz.blogspot.com/ İlgilenenler için başka birçok web sayfası bulunabilir. Facebook’ta bunların tamamına yer verilmiştir.)



Mobbinge uğrayanların genel özellikleri: • İşini çok iyi yapan, • İlişkileri olumlu ve çevresindekilerce sevilen, • Çalışma ilkeleri ve değerleri sağlam, bunlardan ödün vermeyen, • Dürüst ve güvenilir, kuruluşa sadık, • Bağımsız ve yaratıcı, • Mobbingcinin yeteneklerinden farklı özelliklere sahip olan, • Bazen de işyerinde sessiz, iletişim kuramayan çalışanlara yönelebiliyor.



Mobbingcinin genel özellikleri ise (Leymann’a göre) aşırı kontrolcü, nevrotik ve iktidar açlığı gibi niteliklerle tanımlanır. Aslında mobbingcinin ve kurbanın kişilik özellikleri mobbingin nedenlerini açıklıyor. Leymann bunları 4 başlık alında topluyor: Bunlar; 1. Birisini bir grup kuralını kabul etmeye zorlamak, 2. Düşmanlıktan hoşlanmak, 3. Can sıkıntısı içinde zevk arayışı, 4. Önyargıları pekiştirmek olarak sıralıyor. Bunlara ek olarak mobbingcinin baskıcı kişiliği, bunu patron olması nedeniyle ilahi hak olarak görmesi, şişirilmiş benmerkezcilik, narsist kişilik, çocukluk travmaları vs. de sayılabilir.



***
Bütün çalışma ve araştırmalardan yola çıkılarak Mobbingciler için söylenbilecekler: Tamamen patolojik bir ruh halleri vardır. Yönettikleri kurumu ister devlet, isterse özel sektör olsun kendi işletmesi gibi görürler. Oradaki her türlü uygulama, süreç ve kişi yalnızca onlar için vardır. Herkes kul ya da köle statüsünde algılanır. Yukarıda da belirtildiği gibi, mobbingciler için yöneticilik bir çeşit ilahi haktır ve kendilerini yarı tanrı gibi görürler. Kurumun her türlü getirisi onlar içindir. Diğerlerine de küçük çaplı ulufeler dağıtılır ki, sistemin sürekliliği sağlansın. Kişisel beklentilerine uygun olmayan her türlü gelişme Makyavelist yöntemlerle durdurulur. Potansiyel tehditlerin önü kesilir ve eften püften gerekçeler gösterilerek karalama kampanyaları yürütülür. Mobbingciler etraflarına dirençsiz, teslimiyetçi ve arabesk tipolojiye uygun şakşakçıları da toplarlar. “Öğrenilmiş çaresizlik sendromu”na yakalanmış bu kişiler, arabesk yıllardan sonra o psikolojiden kurtulamazlar. O psikolojiden kurtulmak ve özgür bir birey olarak davranmak isteyenlere de hep birlikte engel olmaya çalışırlar. Kafesteki maymunlar hikayesini hatırlayınız. Aralarından birisi durumu değiştirmek istese, hep birlikte onu döverler. Oysa tamamı hem ağlar, hem söver, hem de şakşakçılığa devam ederler. Çünkü, baskılar, saldırılar ve rahatsızlıklar öyle kolay dile getirilemeyeceği için “riyakâr” kimlikler üretilir. Uzun yıllar baskı görselerde, kendilerine her durumda siper olanlar ve her türlü iyiliği yapanlara bile sopanın ucunda muzu gördüklerinde anında sırtlarını dönebilirler. Buna aslında sosyo-psikolojik bir tanımlamayla Mankurt Kompleksi de denebilir. Büyük üstat Cengiz Aytmatov rahmetlinin dilimize kazandırdığı harika bir hikâyedir. Mutlaka okumanızı öneririm sevgili okurlar. Hani, bilinci değiştirilen bir Türk evladı Çinlilerin yanında yer alır da anasını bile öldürür ya, işte o hikâye… Ah Türk evladı ah, ne hallere düşmüşsün…



Mobbingci için kendi konumundan, geleceğinden ve çıkarlarından başka bir şey yoktur. Onun için yaşı, makamı, cinsiyeti ne olursa olsun diğerleri hep “öteki”dir ve sinek hükmündedirler. O yüzden onlar için uzun dönemli kariyer hesapları da yapar ki, kendi hesapları bozulmasın. Hatta uzun yıllar yanında yer alan kişileri bile, sistematik olarak uyguladıkları mobbinge engel olabilir düşüncesiyle safdışı bırakırlar. Vicdani ve insani her türlü kaygıdan uzaktırlar. Tutku ve hırsları gözlerini kör etmiştir. Kendilerini bir melek gibi de algılar ve algılatmaya olağanüstü çaba gösterirler… Mobbingciler ürettikleri yalanlara önce kendileri inanır, sonra da kendi konumlarından dolayı etraflarını da inandırmaya çalışırlar. Etrafları da, “inanmış görünmeyi” tercih ederler… Onlar için günü birlik çıkarlar vardır. Bugün çıkarına uygunsunuz ve “en iyisiniz”, yarın çıkarına uymadınız “en kötüsünüz.” Uğrunda hayatınızı bile ortaya koysanız, kendisinin hırs ve beklentilerine uygun olmayan en ufak bir davranışta “hain” ilan edilirsiniz. Çünkü, insan harcamayı bir karakter haline getirmişlerdir.


ABD’de, Avrupa ülkelerinde ve elbette Türkiye’de de çok yaygın olan Mobbing uygulamaları karşısında bizzat Başbakan’ın bir genelge yayınlaması (2011/2) ve Mobbinge karşı savaş açması Türkiye’de bir şeylerin değiştiğinin göstergesidir. Günlük yaşamda gözle görülmeyen ve her türlü manipülasyonla örtülen mobbing uygulamalarının birkaçı bile açığa çıksa, birçok mazlum ve mağdurun hayatı kurtulabilir. Resmi Gazete’nin 27879. sayısında yayınlanan Genelge’de “Psikolojik Tacizle Mücadele Kurulu” oluşturulacağına da yer verilmiştir. Yine Genelgeye göre, psikolojik tacizle mücadeleyi güçlendirmek üzere Çalışma ve Sosyal Güvenlik İletişim Merkezi, ALO 170 üzerinden psikologlar vasıtasıyla çalışanlara yardım ve destek sağlanacaktır. Mobbing konusu, yalnızca özel sektörü ilgilendiren ve işletme bilimi alanında kalan bir konu olmaktan çıkmıştır. Türkiye’de bizzat Başbakan’ın da ilgilendiği bir konu olarak, Kamu Yönetimi Bilimi’ni de yakından ilgilendiren alanlar arasına girmiştir denebilir. Hatta birçok akademisyen arkadaşımız, Mobbing konusunda oldukça değerli çalışmalara imza atmışlardır.