19 Haziran 2013 Çarşamba

TÜRKİYE GEZİ'DEN SAĞLAM DÖNDÜ

Ortadoğu 
kan gölü... Bölgede her türlü sorunlarına rağmen ekonomisiyle, demokratik olanaklarıyla, sosyal farklılaşma ve gelişimiyle lider ülke Türkiye büyük bir ateşin içine atılmaya çalışılıyor.
Bu global ve ulusal tuzak, toplumun genelinin sağduyusu ve aklı selimi ile aşılmış görünüyor. 
Fakat, Türkiye'yi rahat bırakmayacaklardır.
Türkiye'yi seven, birlikte ve barış içinde yaşamanın önemine inanan insanlar sosyal medyada yer almalı ve sosyal medya üzerinden gerçekleştirilmek istenen yıkıma engel olmalıdırlar...
***
Çok az okuyor, çok az düşünüyor ve her ideolojinin dayattığı dogmaları gerçek zannediyoruz…
Benim çabam, kendi çapımda da olsa Türkiye’nin anarşi, terör ve darbe ortamlarına sürüklenmemesine karınca kararınca katkıda bulunmak içindir…
Şimdilerde BDP'lilerin “Hasan Abisi” Hasan Cemal, KİMSE KIZMASIN KENDİMİ YAZDIM diye harika bir kitap yazmıştı.
Bugün Hasan Cemal’i okumamak için çok gayret ediyorum, ayrı konu… Ama, nasıl olduysa o güzel kitabını okumuştum…
Gezi Parkı olayları nedeniyle Hatay’da bir genç öldürüldü. Üzüldüm, çünkü hikaye Hasan Cemal’in kitabındaki hikayeye çok benziyordu.
Ben Hatay’da öldürülen gencinde, Cemal’in anlattığı hikayedeki benzer bir akibete kurban gitmiş olabileceğini yazmıştım o kadar. Yazık olmadı mı bir gencimize?
Çünkü, kaos, kargaşa, anarşi, terör durumlarında iç ve dış örgütler her şeyi yaparlar… ve bu tür cinayetleri de YIKMAK İSTEDİKLERİ BİRİLERİNİN ÜZERİNE DE YIKARLAR…
Nitekim Gezi sürecinde yapılan provokasyonların ve yalanların bini bir para...
Bu nedenle Gezi olaylarının Türkiye’yi ateşe vermek için, kan dökmek için kullanmaya çok müsait olduğunu, darbecilerin kendilerine zemin aradıklarını yazmıştım.
(Nitekim sosyal medyada ordu göreve, Türk Baharı, devrim diye ülkeyi kana ve kargaşaya çağıran ahlaksızları unutmayacağız…)
Elbette masum bir taleple başlamış olabilir olaylar. İktidarın kentsel politikalarını sürekli eleştiren biri olarak ben de o projeye karşıyım…
İktidarın otoriter politikaları ve uygulamaları demokrasi içinde eleştirilmektedir zaten…
Terör ve şiddetten uzak durmak koşuluyla, demokrasi içinde her türlü muhalefet meşrudur.
Polisi hedef tahtası yaparak bütün olayları yorumlamak çok yanlış…
Polis halktır ve kendisine verilen görevleri yerine getirmektedir.
***
 Devrimci bir grup içinde yaşanan bir silah kazası ve bir ölüm…
Hasan Cemal’in kaleminden…
Ben yazmadım…
Ben uydurmadım…
İftira atmadım…
Bunları niye yazıyorsunuz ki diye soranlar olabilir. Bazı dostlarım fena öfkeleniyor da onun için…
Buyrun Hasan Cemal’in anlattığı o olay…

"Doğan (Avcıoğlu) bey... 'Bak Hasan' dedi gözlüklerinin üstünden bakarak, 'Kuseyri'yi faşistler öldürmedi. Bir arkadaşı kazayla vurmuş...'

Bir dolmuşa atlayıp Cebeci'ye Siyasal Bilgiler'in yanındaki basın yayın'a gittim. Dışarıda öğrenciler 'kahrolsun faşistler!' diye slogan atıyordu... Kuseyri tabanca ile Rus ruleti oynarken yakın arkadaşı Nejat Arun tarafından kaza sonucu vurulmuştu. Nejat'ın kaçarken bıraktığı kan izlerini silenler arasında Cengiz Çandar da vardı.

Ve olay örtbast edildi. Hemen ertesi gün Ankara'da 'anayasa'ya saygı" yürüyüşü düzenlendi.

Faşizmi telin için !”

Olayın devamında çok meşhur bir isimden de bahsediliyor ama onu da buraya almadım artık…
İttihat ve Terakki'nin önde gelen üç isminden birisi olan Cemal Paşa'nın torunu, Hasan Cemal.
"Ordu" içerisinde bazı subayların desteği ile "9 Mart" 1971'de, nasıl Baas tipi bir Marksist devrim yapmak için uğraştıklarını anlatıyor.
O dönemde "cunta"nın beyni Devrim Dergisi'nin Yazı İşleri Müdürü olan Hasan Cemal, bugünlerde karargahını Kandil dağında kurmuş durumda…
O dönemde Esed, Kaddafi, Mübarek, Saddam türü diktatörlerin rejimlerinden birini Türkiye’de kurmak için uğraşanlar, bugün demokrasi kahramanları mı?
Aynı Hasan Cemal bugün Taksim olaylarına da destek veriyor… (Gerçi bu süreçte birçok aydın, yazar ve kişi maskelerini çıkardı ve demokrasiden ne kadar uzak olduklarını ortaya koydu...)
Türkiye’nin güzel insanları empati iyidir… İdealizm iyidir… Ama her yutturulan zehri yutmayalım artık, biz de bu güzel ülke için birbirimizle konuşmayı deneyelim…
Şehirleri yakıp yıkmaktan daha iyidir.
Bir genç Hatay’da bir komiser Adana’da öldü… Bir bebek beş ay sonra babasız dünyaya gelecek… Önemli olan öfkemiz mi diyeceğiz???
Hayat hakkı kutsaldır… Hayatlar söndükten sonra, bana ne diyemezsiniz…

***
Gezi parkında çok sevdiğim, çok iyi niyetli gerçekten çevreci arkadaşlarım ve dostlarım da vardı…
Onlara bir şey diyemem zaten…
Ama onların üzerinden Türkiye’yi karanlığa götürmek isteyen anarşiden beslenmek isteyenlere izin vermemek gerekir…
Olayların başlangıcında polisin tutumu yanlıştı. Ama polise o emri kim verdi onu araştırmak gerekir. 
Hükümetin söylemlerinde de mutlaka itidal ve empati olmalıdır… Sert söylemler devam ettikçe sorun büyüyecektir.
Zira, bu olaylar nedeniyle bütün dünya hükümete yüklenmeye başladı, hemen hemen her ülkede eylem ve haber vardı…
Küresel medyanın, Batılı önemli kurumların birden bire hükümete olmadık eleştirileri yöneltmesi ve Ortadoğu ülkeleriyle kıyaslamaları hem hayra alamet değil, hem de Batının Türkiye'nin felaketi için nasıl pusuda beklediğini göstermiştir.
***
Türkiye, sandıkla ve seçimle gelmiş iktidarına sahip çıkarak doğru olanı yaptı. 
Darbe bezirganlarına, kan baronlarına, kaos rantiyecilerine pirim vermedi...
Türkiye, "SANDIKLA GELEN SANDIKLA GİDER" diye haykırarak demokrasisine sahip çıktı...
Demokrasimiz Gezi Parkı'nda acı faturalara rağmen çokşey öğrendi...
Per aspera ad astra!