Şair, "Nedir zaman nedir? Bir su mu, bir kuşmu, yoksa yokuş mu?" diye soruyor...
Zaman, insan öğüten bir makine...
Bu makine iki türlü "ürün" veriyor, başka değil...
Biri, öğütülürken, toz-toprak olup kaybolmak... İNSANLIĞIN KAYIPLARI
Öteki de, öğütülürken, arınmak, durulmak, yücelmek... İNSANLIĞIN KAZANÇLARI
Dünyanın gürültüsüne kapılıp, ruhunu, kalbini ve duygularını ona ipoteklemek, kaybolmaktır...
Yüreğinin sesiyle, ruhunun sezgileriyle, insanlığın birikimleriyle arınmak, huzur ülkesini, "insanlık sanatını" aramak... Budur işte, insanlıkda yücelmek, arınmak, durulmak...
En yakınınız, cananınız, cananlarınız, eviniz, mahalleniz, ülkeniz ve hatta insanlık bile karşınızda olsa "kalp ülkesini" asla terketmemektir, arınmak...
Kalp ülkesinin mimarı olmak ya da onlardan biri olmaya gayret etmektir, yücelmek...
Firavunu, Nemrudu, Neronu, Hitleri, zamanımızın katillerini, kan tutkusuna kapılmış bezirganlarını izlemek değildir durulmak...
Kendi yaşamını hiçe sayarcasına kalpleri tedavi edenleri, kalp hekimlerini, mimarlarını izlemektir, insanlıkda yücelmek...
Hırs girdapları, gelecek kaygıları, kazanma ihtirasları, makam hastalıkları, para tapınmaları ve her türlü ayak oyunları, insanlıktan uzaklaştıran; zaman makinesinde insanı un-ufak eden ve hiçleştiren "zavallılık" göstergeleridirler...
Çünkü, istikrarla, azimle ve sabırla dünyanın bütün beklentileri karşılanabiliyor...
Ama, "insanlıkda, adamlıkda, sevgide, paylaşımda, özveride, hırslarımızdan arınmada" bu "zavallı ihtirasların" bir katkısı olmuyor...
Hatta bu "zavallı ihtiraslar" kardeşi kardeşten, oğulu babadan, anayı kızından ayırabiliyor...
İnsan, ölümlüdür...
İnsanı ölümsüz kılan ise, "kendine, ötekine ve bütün varlığa" saygısıdır...
Kendini bilmesidir, kalbine ve ruhuna sırt çevirmemesidir...
Aynı Şair'le (NFK) bitirelim:
"Yeryüzü boşaldı, habersiz miyiz?/ Güneşe göç var da, kalan biz miyiz?"