9 Temmuz 2010 Cuma

ÖTEKİLEŞTİRME VE ÖNYARGILAR: “İNSANA DOKUNMAK”


İnsanın insana yaptığını hiçbir varlık yapmazmış... Dünyada herkese yetecek kadar zenginlik mevcutken, “toklar” “açları” yok etmeye ve ezmeye çalışır.
Bir fikir diğer bir fikri ezmek için arenaya çıkar. Bir şehir diğerine düşman kesilir... Bir ülke, diğerlerini potansiyel tehdit görür, bütün zenginliklerini silaha yatırır...
Bir kurum, diğer kurumu kendi “hükümranlığı” ve “hegemonyası” karşısında tehdit görür, varlık sebebini buna dayandırır...
Bir ülkede, halk binlerce yıl “ötekileştirmeden” yaşar da, ne hikmetse, “uyduruk”, “sahte”, “oluşturulmuş” ve “senaryolaştırılmış” nedenlerle birbirini yer...
Hem de üç yüzyıldır bu böyle devam eder gider...
Hiç durmaz ve düşünmez, neden diye...
Çünkü en kolay yol, “ötekileştirmek”, “yabancılaştırmak” ve “düşmanlaştırmak.”
Dersinki, en basitinden herkesin gözü önünde Çanakkale’de ve Sarıkamış’ta beraber yatıyor atalarınız... Muhteşem bir fotoğraf var orada... Aralarında, bırakın kader kardeşlerinizi, Ermeni de var Rum da... Gözleri faltaşı gibi açılır, bilmez, inanmaz... Bildiğine, bilmediğine devam eder...
Birlikte yaşayabilmek, bu ülkede birlikte var olabilmek için... Orada durur Çanakkale ve Sarıkamış...
Utanmaz, sıkılmaz...
Çanakkale neresi, Sarıkamış neresi bilmez...
Kafasında şablonlar: “O Doğulu!”, “Bu Batılı”
Doğu neresi, Batı neresi... Birdik ve beraberdik oysa...
Trafikte bile, olmadık nedenlerle büyük bir çoğunluk “birbirinin kanını içecek gibi” değil mi?
Nedir bu hastalık? Nasıl tedavi olacağız?
Diyor ki, Cemil Meriç “Kökü dışarıda olan kavramlarla birbirimize düşman olduk.”, ötekileştirdik... Bizi birbirimize kırdıran kavramların hiçbiri bu coğrafyaya ait değildir...
Diyor ki, Thomas Hobbes, “İnsan insanın kurdudur...”
Evet, insan birbirini yemek için çok iştahlı, bahane bulmak için çok gayretli...
Önyargılarla örülmüş o harabesinde, kinini, nefretini, öfkesini kabartıyor da kabartıyor...
Zavallı, ayakları üzerinde duramayan, mesleksiz ve muhtaç yığınlardan da birkaç gariban kopardı mı, ya da kaptı mı tamamdır işte...
Artık, bir davası da vardır!..
Düşmanlar, hainler, işbirlikçiler, halk düşmanları onlar için zaten her zaman vardır...
Yapılacak iş, birkaç yok edici (terminator) bulup, onların üzerine salmaktır...
Şair, Mustafa Şahin diyor ki:
“Uzanıversek insana dokunacağız oysa
küçük bir ayrıntıda
duvarlar yıkıldı da
yıkılmıyor çemberleriniz
beyinlerinizde, bilirim.”
Evet, yıkılmıyor çemberler, duvarlar, önyargılar...
Herkes kendini bir yoklasın bence...
Bence ve hep beraber...
Yanındakine, komşusuna, vatandaşına, insanlığa karşı hangi düşünce ve duygulara sahip?